PAZAR           20             OCAK

Günlerimizi saymayı bize öğret ki,

bilgelik yüreği edinelim.

Mezmur 39: 4

Önceliklerimizi yeniden düzenleyebilmenin bir yolu, yaşamımızı tehdit eden bir tehlikeyi yaşamaktır.

Sonsuz önemi veya değeri olmayan şeylere harcanmayacak kadar yaşamın kısa olduğunu anlamak çok önemlidir. “Bildir bana ya Rab sonumu, sayılı günlerimi. Bileyim ömrümün ne kadar kısa olduğunu. Yalnız bir karış ömür verdin bana, hiç kalır hayatım senin önünde. Her insan bir soluktur sadece, en güçlü çağında bile. Bir gölge gibi dolaşır insan, boş yere çırpınır, mal biriktirir, kime kalacağını bilmeden. Ne bekleyebilirim şimdi ya Rab? Umudum sende” (Mezmur 39:4–7).

Biz, aynı sonuca vardık mı? Yaşamımıza ebedi değeri sadece Tanrı’nın verebileceğini bilerek, Rab’be tam olarak güvendiğimizi ortaya koyduk mu? İleriye, önümüzdeki aylara, yıla bakarken, “Umudum sendedir ya Rab” diyebiliyor muyuz?

Anlamsız yaşam uğraşlarından bizi kurtarabilecek tek kişi Tanrı’dır. Yaşamdan en fazlasını elde etmenin son derece önemli olduğuna kendimizi inandırmak için ölümü beklemeyelim.

 

CUMARTESİ           19             OCAK

Günlerimizi saymayı bize öğret ki,

bilgelik yüreği edinelim.

Mezmur 90: 12

Hayatımızın yaşlılık yıllarına “gün batımı” da diyoruz. Ama, gerçekten yaşanan bu yıllar öylesine güllük gülistanlık mıdırlar? Belki bazılar, buna evet diyebilirler ya da öyle olduğunu düşünebilirler. Ama hayat öyle tozpembe geçmiyor. Hatta Mesih imanlıları bile gün batımı yıllarını umutsuzluk ya da acı ile dolu olarak geçirebilirler. Bu acı ve umutsuzlukları azaltmak için, doğru odaklanmak üzere hayattaki hedefimizi daha gençlik yıllarında yapmak gerekir. Aslında bir insanın yaşlılığında nasıl bir insan olması, büyük ölçüde şu anda nasıl bir insan olduğuna bağlıdır!

Bu yaşamdaki hayatımızın anlamlı, yani dolu dolu geçmesi önümüze koyduğumuz hedeflere ve önem verdiğimiz önceliklere bağlıdır. Erken yaşlarda başlayan bir minnet duyma hedefi, bulutları dağıtıp güneş ışınlarının geçmesine izin verir.

Duygularınıza bakmaksızın, bugünkü hedefiniz nedir? Sonsuz yaşamı veren İsa için duyulan gönül borcu mu? Öyleyse, yaşlandıkça daha sevimli olacaksınız. Yoksa vay halinize!

CUMA            18             OCAK

Günlerimizi saymayı bize öğret ki,

bilgelik yüreği edinelim.

Mezmur 90: 12

Hayatımızın yaşlılık yıllarına “gün batımı” da diyoruz. Ama, gerçekten yaşanan bu yıllar öylesine güllük gülistanlık mıdırlar? Belki bazılar, buna evet diyebilirler ya da öyle olduğunu düşünebilirler. Ama hayat öyle tozpembe geçmiyor. Hatta Mesih imanlıları bile gün batımı yıllarını umutsuzluk ya da acı ile dolu olarak geçirebilirler. Bu acı ve umutsuzlukları azaltmak için, doğru odaklanmak üzere hayattaki hedefimizi daha gençlik yıllarında yapmak gerekir. Aslında bir insanın yaşlılığında nasıl bir insan olması, büyük ölçüde şu anda nasıl bir insan olduğuna bağlıdır!

 

Bu yaşamdaki hayatımızın anlamlı, yani dolu dolu geçmesi önümüze koyduğumuz hedeflere ve önem verdiğimiz önceliklere bağlıdır. Erken yaşlarda başlayan bir minnet duyma hedefi, bulutları dağıtıp güneş ışınlarının geçmesine izin verir.

 

Duygularınıza bakmaksızın, bugünkü hedefiniz nedir? Sonsuz yaşamı veren İsa için duyulan gönül borcu mu? Öyleyse, yaşlandıkça daha sevimli olacaksınız. Yoksa vay halinize!

PERŞEMBE              17             OCAK

Oğlum, sözlerimi tut…

öğrettiklerimi gözünün bebeği gibi koru.

Süleyman’ın Özdeyişleri 7: 1–2

Ustasının yanında 3 yıl çalıştıktan sonra, çırak ustasının evine gelir, ne kadar öğrendiğini, kendisini geliştirdiğini, her şeyi en ayrıntılarıyla görmeye çalıştığını anlatır. Şimdi sınava hazır olduğunu belirtir.

Ustası ona şöyle der: “Sana tek bir sorum var!”

Çırak hemen, “Hazırım ustam!” der.

Ustası, “Kapımdan içeriye girerken, çiçeklerim büyük vazonun sağında mı duruyordu yoksa solunda mı?” Bu soru karşısında şaşıran çırak, “hocam anladım, daha çalışmam gereken çok şey vardır” diyerek oradan bozulmuş bir şekilde ayrılır.

Bizler de çoğu zaman böyle yaşamıyor muyuz? Her şeyin farkında olduğumuzu söylüyoruz. Çocuğumuzu, eşimizi, kardeşlerimizi anladığımızı, her şeye dikkat ettiğimizi söylüyoruz, ama gerçekte hiç de öyle değil. Hatta herhangi bir konuşmada, bir davranışta fazla düşünmeden atıp tutarız. Oysa her gün öğrenmemiz gereken bir sürü şeyin olduğunu bilmeli ve öğrenmeye istekli olmalıyız.

ÇARŞAMBA              16             OCAK

Oğlum, sözlerimi tut…

öğrettiklerimi gözünün bebeği gibi koru.

Süleyman’ın Özdeyişleri 7: 1–2

Ustasının yanında 3 yıl çalıştıktan sonra, çırak ustasının evine gelir, ne kadar öğrendiğini, kendisini geliştirdiğini, her şeyi en ayrıntılarıyla görmeye çalıştığını anlatır. Şimdi sınava hazır olduğunu belirtir.

Ustası ona şöyle der: “Sana tek bir sorum var!”

Çırak hemen, “Hazırım ustam!” der.

Ustası, “Kapımdan içeriye girerken, çiçeklerim büyük vazonun sağında mı duruyordu yoksa solunda mı?” Bu soru karşısında şaşıran çırak, “hocam anladım, daha çalışmam gereken çok şey vardır” diyerek oradan bozulmuş bir şekilde ayrılır.

Bizler de çoğu zaman böyle yaşamıyor muyuz? Her şeyin farkında olduğumuzu söylüyoruz. Çocuğumuzu, eşimizi, kardeşlerimizi anladığımızı, her şeye dikkat ettiğimizi söylüyoruz, ama gerçekte hiç de öyle değil. Hatta herhangi bir konuşmada, bir davranışta fazla düşünmeden atıp tutarız. Oysa her gün öğrenmemiz gereken bir sürü şeyin olduğunu bilmeli ve öğrenmeye istekli olmalıyız.

Go Top